Kurban, Arap lisanında ka-ra-be  kökünden gelen bir kelime olup kurb; yakın olma, yakınlık, yaklaşma anlamınadır. Kurban da Allah Teâlâ’ya yakın olmak, O’nun rızasını kazanmak için kesilen hayvana dilimizde verilen isimdir.

Allah-u Teâlâ Kur’ân-ı Kerîm’de :

“ Rabbin için namaz kıl, kurban kes “   (Kevser suresi, ayet 2)  buyurmaktadır.

Tefsirdeki açıklama: “ Rabbin için” kaydı kurban kesmeyi de kapsamaktadır. Yâni ayeti-i kerime “Rabbin için namaz kıl ve Rabbin için kurban kes“  anlamına gelmektedir. İkisinin de Allah için hâlis niyet ile yapılmasını emreder. Allah için olmayan namaz, namaz olmayacağı gibi, Allah için kesilmeyen de kurban olmaz. Kurban olmak şöyle dursun, Allah’ın ismi anılmayan ve bilerek terk olunan  veya Allah’tan başkasının ismi çağırılarak kesilenler,  “Allah’tan başkası adına boğazlanan“  (Maide suresi, 3) olduğu için kesilmiş bile olmaz, ölmüş hayvan gibi yenmesi haram olur (Elmalılı tefsiri).

Peygamber Efendimiz  -sallallahu aleyhi ve sellem- bir hadis-i şeriflerinde kızı Hazret-i Fâtıma radıyallahu anha’ya hitâben şöyle buyurmuşlardır:

“ Ey Fâtıma, kalk kurbanının (kesilmesine) şahid ol! Çünkü kanından damlayan ilk damla anında, işlediğin bütün günahlar senin için bağışlanacaktır. Ve (o esnada): Muhakkak benim namazım, kurbanım, hayatım ve ölümüm, âlemlerin Rabbi olan Allah içindir. O’nun hiçbir ortağı yoktur. Ben ancak bununla emrolundum ve ben müslümanlardanım, (En’am  suresi, 162-163) de! ” buyurdu.

Bu hadisi nakleden İmran ibni Husayn radıyallahu anh der ki:

O zaman ben: “Yâ Resulullah! Bu (müjde) sana ve ehl-i beytine has olup, bunun ehli sadece sizmisiniz, yoksa bütün müslümanlara mı aittir?” diye sorduğumda Resulullah sallallahu aleyhi ve sellem: “Hayır ! Doğrusu bu bütün müslümanlara mahsustur“ buyurdu. (Ruhu’l Furkan 12/ 583; Hakim, Taberani, Beyhaki)

Bu hadis-i şerife istinaden, kurban kesilirken yanında bulunmak ve En’am suresinin yukardaki belirtilen “ Muhakkak ki benim namazım, kurbanım, hayatım ve ölümüm âlemlerin Rabbi olan Allah içindir ..”  mealindeki 162 ve 163.üncü ayetlerini okumak sünnettir.

Esasen kurban, Hz. Âdem’den itibaren bütün dinlerde vardır, hem de Hz. İbrahim’den (aleyhim-üs-selam) gelen bir sünnettir. Amaç, Allah-u Teâlâ’nın emrini yerine getirerek O’na karşı mânen yakınlık sağlamaktır, yoksa kesilen hayvanların ne etleri ne de kanları O’na ulaşmaz:

“ Onların  etleri ve kanları asla Allah’a ulaşmaz, fakat O’na sadece sizin takvânız ulaşır “  (Hac suresi, ayet 37’den;  Takva: Allah’a karşı gelmekten sakınmak demektir)

 

Peygamber Efendimiz  -sallallahu aleyhi ve sellem- başka bir hadis-i şeriflerinde ise :

“ İmkanı olduğu halde kurban kesmeyen kimse bizim namazgâhımıza yaklaşmasın! ”   (Ebû Hureyre radıyallahu anh’dan rivayetle , Câmi-üs  Sağir  8973, İbn Mâc , Müsned)

buyurmuşlardır.  Yine, Peygamber Efendimiz’in s.a.v hac sırasında çok sayıda kurbanı bizzat kestiği bilinmektedir. Bu bakımdan kurban kesmemek öncelikle hem Allah’ın c.c emrini dinlememek, hem de Hz. Peygamber’in sünnetine uymamak; daha sonra da Allah-u Teâlâ’ya mânen yaklaşmayı sağlayan bir ibadeti terk etmek demektir.

Kurban kesmeyen kimse belki de aylarca et yüzü görmemiş birçok fakiri sevindirme gibi büyük bir mutluluktan ve bunun kazandıracağı sevaptan da mahrum kalmaktadır. Ayrıca, Sırat üzerinde kendisini taşıyacak bir bineğe binme fırsatını da kaçırmaktadır.

İşte Peygamber Efendimiz s.a.v böylesine mânâlı bir ibadeti yerine getirmeyen kimseleri şiddetle uyarmakta, “Namazgâhımıza yaklaşmasın”  ikazında bulunmaktadır. Böylece diğer müslümanlara  karşı ilgisiz, maddi sıkıntılar içinde kıvranan din kardeşlerine karşı duyarsız kalan bir kimsenin onlar arasına katılmaya lâyık olmadığına işaret etmektedir.

Yine, başka bir hadis-i şerifte şöyle buyurulmaktadır:

“ Kurbanı kesin ve bununla gönlünüzü hoş tutun. Çünkü kurbanını kıbleye karşı yatırarak her kim keserse, onun kanını, boynuzunu ve yünlerini kıyamet gününde mizânında birer sevap olarak hazır bulur “            (Ramuzü’l Ehadis,  3851)

 

Bir zamanlar ilahiyatçı geçinen bazı kişiler TV’ye çıkıp  “horozdan da kurban olabilir!”  diye kendilerince fetva vermişlerdi! Hadis-i şerifteki  (boynuzu, yünleri ..) ifadesinden de açıkça görüldüğü üzere, kesilecek hayvan koyun, keçi, sığır, deve, v.b cinsinden olmalıdır. Esasen Hz. Peygamber aleyhisselâmın kestirdiği ve bizzat kestiği kurbanlar bu belirtilen cinsten hayvanlar olduğu (yani horoz olmadığı !) için bu konuda fazla söz söylemek de gereksiz olacaktır.

 

Hazret-i Ali’nin oğlu Hazret-i Hasan’ın (radıyallahu anhum), mübârek ve muazzez dedesi Resulullah sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz’den rivayet ettiği bir hadis-i şerif ise şöyledir:

“ Kim ki gönül hoşluğuyla ve kesdiği kurbanın sevabını Allah’tan umarak kurban keserse bu onun için Cehennem ateşine karşı perde olur ”    (Cami-üs Sağir,  8825)

Başka bir hadis-i şerifte ise:

“ Allah katında bayramda kesilecek kurbana verilen paradan sevimli hiçbir para yoktur ”  buyurulmuştur.                     (Ramuz’ül Ehadis, 4603)

Bu konuda belirtmek istediğimiz  son hadis-i şerif   ise şöyledir :

 “ Kim Kurban ve Ramazan bayramının gecelerini ihya ederse, kalplerin öleceği gün onun kalbi ölmez ”                       (Ramuz’ül Ehadis, 4925)

Bayram gecesi demek arefe ile bayramı, yani 9 Zilhicce’yi 10 Zilhicce’ye bağlayan gece demektir. İçinde bulunduğumuz 2017 senesi için 31. Ağustos Perşembeyi 1. Eylül Cuma’ya bağlayan gece olmaktadır. Hem Bayram gecesi hem de Cuma gecesi olması hasebiyle çok faziletli bir gece olduğu muhakkaktır.

Kalpleri ölmeyen  o müstesna kulları arasına bizleri de katmasını Cenâb-ı Hak’dan niyaz ederiz…

(R.A , Ağust.2017)