ÖYLE Mİ SANIYORSUNUZ? – 4
“ Sizi ancak boş yere yarattığımızı ve bize döndürülmeyeceğinizi mi sandınız? “ (Mü’minûn suresi, âyet 115)
Bu sorunun cevabını Cenâb-ı Hak birçok ayet-i kerîme de (Maide 48 ve 105 , En’âm 60, Yunus 23, Ankebut 8 ve diğerleri ..) yine kendisi buyurmaktadır:
“ Hepinizin dönüşü Allah’a dır. O, size yaptıklarınızı haber verecektir “. (Maide 105)
İman etsin veya etmesin bütün insanlar, Allah-u zül celâl hazretlerinin huzurunda toplanacaklardır. Hazret-i Âdem’den kıyâmete kadar gelmiş bütün insanlar, Kıyâmet gününde tekrar diriltilip (Ba’s) hesaba çekilmek üzere mahşer meydanına getirilecekler ve burada “Âhiret ahvâli” olarak adlandırılan aşamalardan; (amel defterlerinin dağıtılması, amellerin mîzân’a girmesi, hesabın görülmesi, Sırat’tan geçilmesi , .. ve diğerleri ) geçtikten sonra Cennet veya Cehenneme sevk edileceklerdir. İman sahipleri Cehennemde sürekli kalmayacaklar, günahları oranında ceza (azab) gördükten sonra Cehennemden çıkarılıp Cennete alınacaklardır. Ancak imansızların (kâfirler, müşrikler, v.b) cezaları bitse bile Cennete alınmayacaklardır. Çünkü Cennete alınmanın ön şartı imandır. Bu bakımdan Cehennem onların sürekli kalacakları mekanları olacaktır. Cennet ve Cehennemin sahibi olan Allah-u zül celal hazretleri hükmü böyle vermiştir. Biz kullara -hâşâ- “neden öyle ?“ diye sormak uygun düşmez.
En’âm suresinde ise şöyle buyurulmaktadır :
“ Sonra insanlar gerçek Mevlâ’ları olan Allah’a döndürülürler. Bilesiniz ki hüküm ancak O’nundur ve O, hesap görenlerin en çabuğudur “ (En’âm suresi, ayet 62)
Tefsirdeki açıklama : “Allah’a döndürülmek” zahiri mânada değildir. Çünkü Allah-u Teâlâ mekan ve yönden münezzehtir. Bu, onların Allah’dan başka bir mâlik ve hâkimin bulunmadığı yere sevk olunarak O’nun hükmüne boyun eğdirilip itaat ettirilmelerinden ibarettir. O gün kullar arasında “hüküm yalnız O’nundur”, başkasının hiçbir şekilde buna yetkisi yoktur. “ O, hesap görenlerin en çabuğudur”. En hızlı ve kısa zamanda bütün mahlukâtın hesabını görür. Bir hesabı görmesi, başka bir hesabı görmesine mani olmaz, bir iş O’nu başka bir işten alıkoymaz. Tefekküre, düşünmeye ihtiyacı yoktur.
Muhasebe’nin manası, herkesin hak ettiği sevap ve cezayı belirlemektir. Haşir ve hesap bu yeryüzünde değil, değiştirilen yeryüzünde olacaktır. Hesap ve haşr sabit, hesap gören de Allah-u Teâlâ olduğuna göre akıl sahibine gereken, böyle bir hesaba çekilmeden önce kendini hesaba çekmektir. Çünkü o, âhiret yolunda bir tüccar gibidir. Sermayesi ömrü, kârı ömrünü ibadet ve tâatlere harcamak, zararı ömrünü günah ve kötülüklerle geçirmektir. Bu ticarette ortağı nefsidir. Nefis, her ne kadar hayır ve şer işlemeye müsait ise de günahlara ve şehvetlere daha meyillidir. Bu yüzden mutlaka takip edilmesi ve hesaba çekilmesi gerekir. (Ruhu’l Beyan tefsiri)
“ (Ey insan !). Sen burada misafirsin ve buradan da diğer bir yere gideceksin. Misafir olan kimse, beraberce götüremeyeceği bir şeye kalbini bağlamaz. Bu menzilden (yerden) ayrıldığın gibi, bu şehirden de çıkacaksın. Ve keza bu fâni dünyadan da çıkacaksın. Öyle ise, aziz (şerefli) olarak çıkmaya çalış! Vücudunu (varlığını) Mûcidine (Yaratanına) feda et! Mukabilinde büyük bir fiyat alacaksın! Çünkü feda etmediğin taktirde, ya bâd-i hevâ zâil olur (boşu boşuna ayrılır) gider; veya O’nun malı olduğundan yine O’na rücu ede r(döner) “ . (Mesnevi-i Nûriye, Habbe, Bediüzzaman Said Nursi)
Evet, dönüş Rabbi’l âlemîn olan Allah-u zül celâl hazretlerinin huzurunadır. Kendi işlediği amellerin neticesi olarak, kişi oraya ya Allah’ın c.c râzı olduğu, iman ve sâlih amel (ibadet) sahibi bir kul olarak veya O’nun râzı olmadığı imansız, amelsiz, zulüm yapmış bir kul olarak dönecektir. İnsanın orada göreceği muamele de buna göre olacaktır:
“ Şu muhakkak ki, kim Rabbine günahkâr (kâfir) olarak gelirse, artık şüphesiz ona Cehennem vardır: Orada ne ölür, ne de yaşar! “ (Tâ-Hâ suresi, ayet 74)
“ Kim de sâlih ameller işlemiş bir mümin olarak O’na varırsa, işte onlara da en üstün dereceler vardır . İçinde ebedi olarak kalacakları, altlarından ırmaklar akan Adn Cennetleri! İşte (günahlardan) arınanların mükâfatı budur. “ (Tâ-Hâ suresi, ayetler 75 ve 76)
Cenâb-ı Mevlâ bizi arınanlardan eylesin! Âmîn.